Meğer hayatta paylaşmaya değer olduğunu düşündüğünüz bir sır varsa onu bağırıp dağlara, taşlara anlatmalısınız.
Gözlerinde denizdeki martılar gibi ışıltılar var, köpüklü bakışların sonsuzluğu anlatıyor sanki.
O günlerden bir rüzgar esiyor ve umutlarınız sizi terk ediyor, o bakışları sizden saklıyor, zifiri kara bir hüzün.
Gözlerin yemyeşil bir deniz, tekne yok, ada yok, kumsal yok, boğuluyorum.
Bugün senin için hiçbir şey yapmıyorsam dün elimden gelenin en iyisini yaptığım içindir
Keşke yanımda olsaydın, bunu biliyorum; İsteseydin olurdun.
Sana söylerken elimi tut, uyuyakalsam bile beni bırakma.
İsyanım, ölüm bile susuyor etrafımda. Arkanı dönüp giden sen misin? Kadın, gururum yerle bir oluyor. Yüzüme baktığın sürece üzerime basma.
Kapılar kapalıydı, perdeler kapalıydı, uzaktan silah sesleri duyulmuyordu, bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönüktü. Bugün de ölmedim anne.
Çalacak kapım yok, mutluluğa hasretim, artık sokaklar benim, anlıyor musun?
Arkanda bıraktığın şeyler var mı? Boş ver. Sana iyi gelen insanlar arkanda ne yapıyor?
Uzaklaşmak iyidir. Birinden, bir şeyden. Bazen uzaklaşmak, yaklaşmaktan daha iyidir.
Bana ışığın değerini göstermen için dünyamı karartmana gerek yok.
“Aklımdasın” diyen balıkları, “Hayatımsın” diyen kelebekleri gördüm.
Sen semaya gönderdiğim duasın; Sen dünyadaki cevapsın.
Bana son dileğimin ne olduğunu sorsalardı sesim çığlık atar ve “Yine sen” derdi. Ruhum seni istiyor, seni diliyor, seni özlüyor, bırakma beni, ateşim sönüyor.
Ağlama anne, ağlama benim için, herkes kadar benim de acım var. Ağlama anne, ağlama benim için, herkes kadar ben de kırgınım.
Ağla yaralı yüreğim, her şey yalan, ağla, geriye bir avuç kül kalıyor. Uçup gitsen de rüzgara ağla, artık senin olan geçmiştir. Yaralı ve yaralı yüreğim, dokunduğun el yalandır, kaçındığın gül yalandır, sel akar ve geriye kalan kumdur.
Cahildim, dünyanın rengine aşık oldum. Hayale kapıldım, boşuna yandım. Sonsuza kadar benim olduğunu sanıyordum. Öleceğim sevgilim, sen benim zehrimsin. Sen benim başlangıcımdın, sen benim sonumsun.
Hiçbir şey söylemeden, arkamı dönmeden, şikayet etmeden gidiyorum. Hiçbir şey almadan, hiçbir şey vermeden, hiçbir şey görmeden gidiyorum. Ne kırgınlığım ne de pişmanlığım var yüreğimde, her adımda sesin uzaklaşıyormuş gibi yanından yürüyorum, hiçbir ayak izi bırakmadan ayrılıyorum.
Biliyor musun, artık seni düşünmek istemiyorum. Seni sevmek istemiyorum, seni hayal etmek istiyorum, geri dönmeni beklemek istiyorum… Hatta bazen daha da ileri gidip senden nefret etmek bile istiyorum. Onu tamamen aklımdan çıkarmak, hiç var olmamış gibi unutmak… Ama sen bunların hiçbirine izin vermiyorsun. Mahallenin yaramaz çocukları gibisiniz, hep kalbime vurup kaçıyorsunuz.
Dün gece seni rüyamda gördüm, ağlayarak uyandım, tek hatırladığım şu. Şu an neredesin ve ne yapıyorsun? Hala senden bahsediyorum, belki bir gün tesadüfen.
Duygusal Dokunaklı Sözler
Gözlerinden vazgeçtim, sözlerinden vazgeçtim, bir iç çekiş yeter, sessizce ve yalnız bir şekilde dudaklarımı gönderdim.
Biliyorsun o seni terk ettiğinde bu yetim tavrına sahip olmayacaktın. Onunla vedalaşırken yüzüne öyle bakmayacaktın. En acı sözler dilime gelse de sanırım bir kaç kelime uçup gider, alev gibi düştün elime.
Ben toprak kokayım diye yağmur gibi yağmadın.
Rüyalarıma o kadar dalmıştım ki yaşadığımı unutmuştum.
Bulutlar ağlamasaydı yeşillik gülmezdi.
Bir daha dönmeyeceğini, gözyaşlarımın hiç dinmeyeceğini, utanmayacağımı, mutsuzluğumdan sıkılmayacağımı ve şimdi sensiz cehennemde yaşlanacağımı bilseydim.
Ödediğiniz bedel mutluluğunuzu gölgede bırakıyorsa hak ettiğiniz mutluluk size biraz pahalıya mal olmuştur.
Nefes aldığın sürece hayat bir nefestir, kaldığın sürece hayat bir kafestir, daldığın sürece hayat bir arzudur.
Kalp Ay gibidir. Zamanı geldiğinde saklanacaktır.
Ben burada, sen orada, hasret bitmiyor, aşk büyüyor.
Çocuğuna gözleri yaşlı rastlarsan, suçunu bağışla, boynuna sarıl, biz bu oyuna yaşarken geldik, eller kıymetini bilmez annem, kimse beni böyle sevmez. senin yaptığın kadar.
Ne olursa olsun nefesim tekrar nefesine çarpsa sesin için ölürüm. Canım sese mi geldin, yok olmaya mı geldin, yaşasaydım gelmezdin, ölümüme mi geldin? Saçların yüzüne perde, yüreğim dertte, Ayaklarımın üzerinde duramıyorum, seni nerede görüyorum?
Deniz gözlerim hazırım sana, ölüm gerekiyorsa ölürüm, yemin ederim seninim, çocuk gibi mutluyum, deniz gözlerinde canlanıyor gözlerim. Canım acıyor inanın o deniz gözleri benim, kimse size bakmasın.
Gece bir ormanda, karlar altında, çocukça ve anlamsızca seninle koşmak, elini avucumda bulup kaybetmek, gece ellerine sığınmak, ellerin bir martı, telaşlı ve ürkek ellerin çırpınan beyaz bir yelken. fırtınada.
Çok konuştum, affedin. İnsanın kalbi darmadağın olunca aklı da karışır. Mümkünse söylediklerimi unuttuğunuzda beni aklınızda tutun.
Bir anda kalbinin penceresinden baktın ve yine bir ateşin küllerini yakarak geçtin. Seni çok sevdim, beni bu kadar hatırlıyor musun? Bir bahar seli gibi akıp gittin dallarımdan..
Hani verdiğin sözler, ellerin nerede? Huzur bulduğum deniz gözlerin nerede? Sen her zaman benimdin biliyor musun? Şu anda neredesin? Neredesin?
Benim doğamdır, hep ölürüm, çok aşklara bölünürüm, ayım benim, hep tutulurum, birçok ışıkla korunurum. Hüzün kovanı kuşu gelip kondu gecenin yanağına, ay tenli aşık şarkıma karşılık verdi.
Nikah masasına yeni oturdun, dayanmak çok zordu, böyle severken sana mutluluklar dilerim, sözüm kardeş, şimdi imzanı at ve bir an önce git.
Ah oğlum ah! Seninki masaldaki Pamuk Prenses’e aşık olmak değil. Uyuttuğun ninnide bahçene giren buzağıya kalbini vermek.
Vur bardağa usta, bu gece sarhoşuz. Gerisi bizim, acıdan ekşiyoruz. Hayatımızda iki hatlı adamlar tarafından musallat olduk. Bu yüzden bu şekilde dibe vurduk.
İlk olmasan da son aşkım olacaksın, senden önce hiç yaşamadığımı düşünüyorum, böyle bir aşk için bir ömür vermeye değer, diliyorum ve gün yüzüne çıkmasından korkuyorum.
Lütfen siz de gitmeyin. Lütfen ellerimi tut. Hayatta hiçbir şeyim senden eksik olmadı, hiçbir şeyi seni istediğim kadar istemedim.
Kalbimin kapılarını ardına kadar açtım. Kaderime söz verdim, seni hafızama yazdım. Aşkın bir alev olsaydı beni yakar mıydı? Sana ulaşamıyorum, bu bana zarar verir.
Gözlerin bir çığlık, yaralı bir çığlık, gözlerin bu gece uzaklardan geçen bir gemi, ellerin bir martı, kaygılı ve ürkek ellerin fırtınada çırpınan beyaz bir yelken.
Aynı kitapları okuduk, aynı filmleri izledik, aynı müzikleri dinledik. Biz herkesten farklıydık, gerçekten ayrıydık. Artık ne okursam, izlersem, dinlersem hemen elime telefonu alıp “Geçmişteydi, çünkü artık gerçekten ayrılmıştık” diyorum.
Sensiz geçen aylar yıllara dönüştü. Gerçekten yürekten sevmek bu kadar zor muydu? Belki şimdi pişman oluyorsun ama ölene kadar yanımda olsan ne faydası olur? Bitmedi dertler arkadaşlar, korkaklar, hepsi çetin, beceremedim anne, affet İstanbul mu lanet!
Acıya sabrederseniz buna metanet denir, insanlara karşı sabrederseniz buna hoşgörü denir, dileklere sabrederseniz buna dua denir, duygulara sabrederseniz buna denir. Gözyaşı, hasrete sabrederseniz ona hasret, aşka sabrederseniz ona aşk denir…
Hayallerin parlayıp söndüğü, bir akşam seninle buluşmak, çaresiz şarkılar, dudaklarımda yarım bir melodi, gözlerine sığınmak, bir akşam sığınmak. Gözlerin bir çığlık, yaralı bir çığlık, gözlerin bu gece uzaklardan geçen bir gemi.
Sensiz geçti günler, baharı beklerken yüreğim terk etti güzelim, hep güneşi aradım. Herşeyin bir sonu var ama sonu yok, düştüğüm yer artık sana değil güzelim, ah kalbim ölüme koşuyor.
Rüzgar ve martı seni sordu, neredesin? Beni terk ettiğini ve terk ettiğini nasıl söyleyebilirim? Aşkımızın bittiğini anladılar. Benimle hep dalga geçtiler, sebebi sendin. Martı şöyle dedi: Onu bir adamın kolunu beline dolamış olarak gördüm. Rüzgar bana güldü ve dedi ki: Hadi gidelim, düş önüme. Gidemiyorum, martıları dinleyemiyorum. Alaycılık hiç bitmiyor.
Sevmek kadar sevilmek de acıya yara bandıdır ama gerçekten sevmek yardım edilmek değil, bir yarayla yaralanmaktır.
Ünzile sekiz yaşına gelmeden yetişkin oldu. Hem çocuklar hem de kadınlar. Annem on ikide. Gül gibi beyaz ve narin, su gibi şeffaf ve sakin Ünzile kadını susuyor. Yağmuru kim döktü, Ünzile’ye kaç koyun kaldı? Dayağı atlattığından beri hiçbir şey sormuyor. Yağmuru kim döküyor? Ünzile’de kaç koyun var?
Seni ne kadar sevdiğimi bilmek istiyorsan kalbime vur ve kır. Yüreğimden akan kan adını yazacak, o zaman sana olan sevgimi anlayacaksın.
Verdiğim sözleri tutamadım, silemedin gözyaşlarını, ölümün yakın izlerini görüyorum, son kez ellerini tutayım, varlığımın kıymetini bilmeyenleri yokluğumla cezalandıracağım.