Araba Şiirleri: Hız, Özgürlük ve Romantizm

Araba şiirleri, otomobillerin gücünü, özgürlüğünü ve romantizmini dile getiren edebi eserlerdir. Bu yazıda, araba şiirlerinin büyüleyici dünyasına bir yolculuk yapacağız.

1. Araba Şiirlerinin Kökeni

Araba şiirleri, otomobillerin 19. yüzyılda hayatımıza girmesiyle birlikte ortaya çıktı. Arabalar, insanların ulaşımı daha hızlı ve özgür hale getirdiği için, bu taşıtların yarattığı heyecan ve özgürlük duygusu, şairlerin ilgisini çekti. İlk arabaların yolları aştığı o dönemlerde, bu şiirler, yeni bir çağın başlangıcını kutlama amacı taşıdı.

2. Hız Rüzgarı: Araba Şiirlerinin Teması

Araba şiirlerinin en belirgin teması, hızdır. Arabaların hızı, şairler için özgürlüğün sembolüdür. Rüzgarın saçlarını okşadığı, manzaranın hızla değiştiği anlar, şiirlerde sıkça betimlenir. Şairler, arabanın içindeki hız duygusunu şiirlerinde okuyucuya aktararak, onları bir yolculuğun heyecanına davet ederler.

3. Bir Rüya Gibi: Araba Şiirlerindeki Romantizm

Araba şiirleri, romantizmin bir parçası olarak da görülebilir. Şairler, araba ile yapılan yolculukları bir rüya gibi tasvir ederler. Bu yolculuklar, aşıkların kaçışı veya keşfedilmemiş topraklara yapılan bir macera gibi romantik anlam taşır. Şiirlerdeki betimlemeler, arabanın içindeki romantizmi ve özgürlüğü vurgular.

4. Sürücünün Gözünden: Araba Şiirlerinin Bakış Açısı

Araba şiirlerinin birçoğu, sürücünün gözünden yazılır. Şairler, arabanın direksiyonunda olmanın verdiği kontrolü ve gücü vurgularlar. Bu bakış açısı, okuyucuya arabanın içindeki hissiyatı yaşatır. Arabanın bir uzantısı gibi hissedilen bu şiirler, sürücülere bir tür kimlik duygusu kazandırır.

5. Araba Şiirlerinin Toplumsal Etkileri

Araba şiirleri, toplumsal açıdan da etkiler yaratır. Arabaların yaygınlaşmasıyla, bu şiirler otomobil kültürünün bir parçası haline gelir. Araba tutkunları arasında paylaşılır ve otomobil endüstrisinin gelişimine katkıda bulunur. Ayrıca, arabaların çevresel etkileri üzerine düşündürerek, sürdürülebilirlik konusunda farkındalık yaratır.

Araba Şiirleri: Hız, Özgürlük ve Romantizm

Araba şiirleri, hız, özgürlük ve romantizm dolu bir dünyanın kapılarını aralar. Şairler, bu taşıtların gücünü ve etkisini insan deneyimine dair bir zenginlik kaynağı olarak kullanırlar. Araba şiirleri, okuyucuları bir yolculuğa çıkarırken, hızın ve özgürlüğün tadını çıkarmalarını sağlar.

Araba Şiirleri ve Hız Rüzgarı

Araba şiirleri, hız rüzgarının estiği, özgürlüğün hissedildiği şiirlerdir. Şairler, otomobilin direksiyonunda olmanın verdiği heyecanı ve kontrolü anlatırken, okuyucuları hızla değişen manzaraların içinde bir yolculuğa çıkarırlar.

Romantizmin İzinde: Araba Şiirlerindeki Romantik Temalar

Araba şiirleri aynı zamanda romantik temaları da içerir. Yolculuklar, aşıkların kaçışı gibi tasvir edilir ve okuyucuları romantik bir dünyanın içine çeker. Arabanın içindeki romantizmi ve özgürlüğü vurgulayan bu şiirler, duygusal bir deneyim sunar.

Sürücünün Gözünden: Araba Şiirlerinin Bakış Açısı

Araba şiirlerinin birçoğu, sürücünün gözünden yazılır. Bu bakış açısı, okuyucuya arabanın içindeki hissiyatı yaşatır. Arabanın bir uzantısı gibi hissedilen bu şiirler, sürücülere bir tür kimlik duygusu kazandırır.

Araba Şiirlerinin Toplumsal Etkileri ve Düşündürdükleri

Araba şiirleri, toplumsal açıdan da etkiler yaratır. Arabaların yaygınlaşmasıyla, bu şiirler otomobil kültürünün bir parçası haline gelir. Ayrıca, çevresel etkileri üzerine düşündürerek, sürdürülebilirlik konusunda farkındalık yaratır.

Araba Şiirleri Örnekleri

Tahta Araba

Kaya değilim, kum değilim.
İstiridye kabuğuydum, kırıldım.
Venüs’ü beklerken,
Denize döküldü incilerim.
Yemediğim dondurmaydı, eridi yıllar.
Kimi sevdiysem gitti, dönmediler.
Dağdan topladığım kestaneler
Kuzine sobamın üstünde kaldı.
Mırmır kedim, köşe yastığım
Kuzu pöstekisi üstünde uyumuyor artık.
Tahta arabam güvelenmiş, dingili kırık.
Kiremit şekerlerinin tadını çoktan unutmuşum.
İnsanın harman olduğu yerlere mi geldik, ne?
Sis boran, feryat figan içinde
Acı ve kan üstüne, üç darağacı kurmuşlar.
İlkinde ağlayan bir çocuk asılı.
İkincide yoksul bir delikanlı…
Üçüncünün boynundaki yaftaya
“Tansiyon yasaklısı tuzsuz hayat” yazmışlar.
Şimdi daha iyi anlıyorum dönmeyenleri.
Ve dönmeyecek olanları…

Ahmet Zekai Yıldız

Süleyman kara bıyıklı bir işçidir
Ve bu kara bıyıklı Süleyman’ın hikayesidir
İş bulduğu günlerde evine dik dönmekte
Ve götürdüğü ekmeği yemektedir
Karısı Neriman ve oğlu Cevahir’le birlikte

Ne kadar zalim esse de rüzgar
Ne kadar belini bükse de ekmek parası
Aslan gibi bir adamdır işçi Süleyman

Onun Cevahir’i vardır
Cevahir altı yaşındadır
Çünkü gözleri çakmak çakmaktır
Çünkü Süleyman’a bir başka bakmaktadır

Bir pazar sabahı
Tutar babası Süleyman; Cevahir’in elinden
Ve yanında kader yoldaşı karısı Neriman
Çıkarlar gezmeye İstanbul’u inadına
Bir yol düşünür Süleyman
Ulan bu bahtı kapalı kentte
Yürümek de parayla değildir elbette
Üstelik Neriman’a hanidir istediği o naylon terlikle
Canından özgü Cevahirine
Bir gazozla bir simidi alabilecek kadar
Para da vardır cepte

Yürürler İstanbul şehrinin kalbine
Önce Nerimanın naylon terliği alınır bir seyyardan
Sonra da beğenirler simidin en hasosunu umutları Cevahir’e

Anlatır işçi baba Süleyman
İş ararken adım adım arşınladığı sokakları
Bak Cevahir işte şu Yeni Cami
Hem cami hem güvercinlerinin bakması nasılsa bedavadır

Bak Cevahir şu dumanı tütenler vapur
Şu çığlık çığlığa ağıt yakanlar martılardır
Hem vapurun dumanı hem vapurun düdüğü de bedavadır
Bak Cevahir şu uzakta görünen de köprüdür
Geçmesi değilse de onun da bakması bedavadır

O pazar günü
Kara bıyıklı işçi Süleyman
Karısı can yoldaşı Neriman
Ve gözleri çakmak çakmak olan oğulları Cevahir
Gezerler İstanbul şehrini böyle bedavadan

Ve birden mumun alevi söner
İstanbul’un yalanı biter
Nasıl olur bilinmez takılır Cevahir’in gözü
Bir oyuncakçı vitrininde
Pırıl pırıl yanan kırmızı oyuncak arabaya
Döner karabıyıklı dağ gibi babası Süleyman’a
Bana şu kırmızı arabayı alsana baba
Alsana be Süleyman
Canına can parçana
Bir oyuncak araba almayacaksan eğer
Yuh olsun sana
Nasıl olsa babası onu çok sevmektedir
İşin belası küçük Cevahir bunu bal gibi bilmektedir

Bir vitrindeki kırmızı arabaya bakar Süleyman
Bir karısı Neriman’a
Sonra takılır gözleri Cevahirin gözlerindeki umuda inadına
Ulan alt tarafı bir oyuncak araba
Dünya yansa yorganın yok içinde Süleyman
Alem çökse üstüne hayıfın çok Süleyman
Bakarsın cepteki son gazoz parasına
Cevahir’in o kocaman umuduna
Yakışır şu kırmızı araba

Bırakır karısı Neriman’la Cevahir’i dışarda
Girer iflah etmez bir umutla dükkana
Sorar dağ gibi Süleyman
Usta şu vitrindeki nazlı gelin
Şu zalımın ışıltısı
Şu bahtımın kara yıldızı
Şu İstanbul ağrısı
Şu Cevahir’in çakmak çakmak gözleri
Şu kırmızı araba kaç para
Bir Süleyman’a bakar adam bir arabaya
Çok para der hemşerim yani çok para
Süleyman cebinde bir gazoz parası
Yıkılmış bir dağ artığı
Bir tufan sonrası perişanlığı
Döner kapıya çıkmak için dışarı
Oğlu Cevahir
Kırmızı arabayla getirecek
Babasını beklemektedir
Nasıl olsa babası ordan
O kırmızı arabayla çıkacaktır
Nasıl olsa
Kara bıyıklı dağ gibi
İşçi Süleyman babasıdır
Yani Cevahir’in gözünde o
Dünyanın en güçlü
Dünyanın en zengin
Dünyanın en büyük adamıdır
Süleyman

Ama Süleyman
Eli boş çıkar dükkandan
Sorar Cevahir hani baba
Hani kırmızı araba
Sorar hesabı bulutlar dağa
Nasıl desin Süleyman
Nasıl desin adam yüreği
Ben onu sana alamadım
Benim ona param yetmedi diye
Başlar ağlamaya Cevahir
Başlar bulutlar ağlamaya
Yanar yerin yedi arzı
Ve güvercinlerin kalbi başlar kanamaya
Ulan istanbul yanar içine Süleyman’ın
Sorar Cevahir
Hani baba hani kırmızı araba
Martıları gösterir Süleyman
Bak ne güzel uçuyor
Cevahir martılar havada
Boş ver kırmızı arabayı
Baksana martılara
Bakmaz martılara Cevahir
Bakar yangın gibi arabaya
Ama bak der Süleyman
Ne güzel uçuyor martılar havada
Cevahir bir çocuktur küçük yüreğinde yer çoktur
Takılır gözü martılara
Gözünden sel olup akan kan rengi yaşlarını siler
Evet der ne güzel uçuyor martılar havada
Ve unutur gider Cevahir kırmızı arabayı

Unutur gider dalar gözleri martılara
Cevahir unutur unutmasına ya
Kara bıyıklı dağ gibi işçi baba Süleyman
Ömrü boyunca unutmaz o kırmızı arabayı
Her gece döşeğine yattığında
Uyumak için gözlerini kapadığında
Demir lokma gibi
Bir kırmızı araba takılıt durur kursağına
Bütün ömrü boyunca

İşte bu
Kara bıyıklı Süleyman’ın hikayesidir
Ve herkesin bir yerine
Birgün bir Süleyman acısı değmiştir

İBRAHİM SADRİ

Küçük oyuncak araba şiiri

Senden ne köy olur,
Ne kasaba,
Ancak olur dört tekerlekli bir araba,
Bindirirsin üzerine çocukları,
Gezdirirsin köy köy,
Kasaba kasaba.
Sen küçük bir oyuncak,
Sen küçük bir araba.

Amerika’dan, motorun,
Avrupa’dan, direksiyonun.
Sollarsın herkesi,
Duymazsın kimsenin sesini.

Sen küçük bir oyuncak,
Sen küçük bir araba,
Gezdirirsin çocukları,
Köy köy,
Kasaba kasaba.

Ah benzin ah şiiri
Araba deyince aklınıza ne gelir?
Arabası olan bunu bilir.
Olmayan da,
Araba lazım bir şey bu zamanda.

Gitmek istersen ailece lokantaya,
Başlamışsan acıkmaya,
Kapıda araba,
Anne, çocuklar ve baba.
Bazen dayı, amca, dede,
Bazen de valide,
Araba kapıda emre amade.
Dört tekerlekle bir direksiyonum var nasılsa;
Ah! Bir de benzin bedava olsa.

Ne zormuş araba almak şiiri
Küçük bir araba alalım dedik,
Çok zormuş arkadaş araba almak.
Her eve şart olmuş ondan istedik,
Çok zormuş arkadaş araba almak.

Kardeşim savurgan para tutmadı,
Bankadan kredi çektik yetmedi,
Kime danıştıysak fikir bitmedi,
Çok zormuş arkadaş araba almak.

Arabası olan diyor ki Tofaş,
Bir aklımda diyor çok yeri dolaş,
Bu iş zaman ister olmasın telaş,
Çok zormuş arkadaş araba almak.

En çok tutulanlar yerli dediler,
Birkaçına baktık kirli dediler,
İstanbul boyalı ferli dediler,
Çok zormuş arkadaş araba almak.

Galeri dolaştık pazara daldık,
İnanmasam da pek nazara geldik,
Sanıyorum şimdi belayı bulduk,
Çok zormuş arkadaş araba almak.

Karıştı kaynana, kayınço, baldız,
Lüks olmasa da yeter dedik biz,
Gelin görün millet bizden de titiz,
Çok zormuş arkadaş araba almak.

Pekşenim diyorum vazgeçsem vAllah,
Nasipte yok her hal vermiyor Allah(c.c),
Şimdiden bıkkınlık geldi illAllah,
Çok zormuş arkadaş araba almak.

Tel arabam şiiri
Telden.
Yamuk dökük.
Araba yapardım çocukken.
El becerimle.
Direksiyonu elimde.
Dünyayı dolaşırdım.
Sizinki.
Uzaktan kumandalı.
Aynı yerde dolaşır.
Kıskanın çocuklar beni.
Teknoloji tutukladı.

Arif Doğramacı

Araba şiiri
Biz de bir araba almadan önce,
Özenir herkese bakar giderdik.
Kim derdi ki hemen alıverince,
Garip başımızı yakar giderdik.

Çocuklar ittirir, hanım çekerdi,
Konu komşu çıkar, seyre bakardı,
Benzini bitince yağı yakardı,
Dumanı havaya diker giderdik.

Arada sırada basarsa marşı,
Sesinden ayağa kalkardı çarşı,
Kurulup içine ellere karşı,
Kasıla kasıla çeker giderdik.

Arıza yapınca verirdik tehir,
Uçmadık ne dere kaldı ne nehir,
Zindana dönerdi koskoca şehir,
Vurunca direği yıkar giderdik.

Yollara düşerdik sabah ezanı,
Pikniğe varırdık yatsı zamanı,
Lastiklerin yoktu dini, imanı,
Günde üç beş kere söker giderdik.

Rampayı inerken benzerdi kuşa,
Dolardık içine eğlene, coşa,
Hanımı çekmezdi vursak yokuşa,
Gâhi evli gâhi bekar giderdik.

Vurdukça, çarptıkça boyardık onu,
Üzerinde vardı her rengin tonu,
Dönmezdi arada direksiyonu,
Yoldan şarampole çıkar giderdik.

Delik deşik idi altının sacı,
Yerlere değerdi ayağın ucu,
Kaç kere düşmüştü içinden bacı,
Yolcuyu yollara döker giderdik.

Eskiydi koltuğun çulu çaputu,
Rüzgarda uçardı hep ön kaputu,
Sanırsın mübarek müzikli kutu,
Sesinden kulağı tıkar giderdik.

Evden sanayiye zar zor varırdı,
Nerde usta görse, orda dururdu,
Çırak kızar, kalfa çekiç vururdu,
Sağlam kalan yeri büker giderdik.

Sermayeyi sardık ala kediye,
Almazdı kimseler, etsek hediye,
Rasim der ki nazar değmesin diye,
Her yanına boncuk takar giderdik.

Kırmızı araba şiiri
Süleyman kara bıyıklı bir işçidir.
Ve bu kara bıyıklı Süleyman’ın hikayesidir.
İş bulduğu günlerde evine dik dönmekte.
Ve götürdüğü ekmeği yemektedir.
Karısı Neriman ve oğlu Cevahir’le birlikte.

Ne kadar zalim esse de rüzgar.
Ne kadar belini bükse de ekmek parası.
Aslan gibi bir adamdır işçi Süleyman.

Onun Cevahir’i vardır.
Cevahir altı yaşındadır.
Çünkü gözleri çakmak çakmaktır.
Çünkü Süleyman’a bir başka bakmaktadır.

Bir pazar sabahı.
Tutar babası Süleyman; Cevahir’in elinden.
Ve yanında kader yoldaşı karısı Neriman.
Çıkarlar gezmeye İstanbul’u inadına.
Bir yol düşünür Süleyman.
Ulan bu bahtı kapalı kentte.
Yürümek de parayla değildir elbette.
Üstelik Neriman’a hanidir istediği o naylon terlikle.
Canından özgü Cevahirine.
Bir gazozla bir simidi alabilecek kadar.
Para da vardır cepte.

Yürürler İstanbul şehrinin kalbine.
Önce Neriman’ın naylon terliği alınır bir seyyardan.
Sonra da beğenirler simidin en hasosunu umutları Cevahir’e.

Anlatır işçi baba Süleyman.
İş ararken adım adım arşınladığı sokakları.
Bak Cevahir işte şu Yeni Cami.
Hem cami hem güvercinlerinin bakması nasılsa bedavadır.

Bak Cevahir şu dumanı tütenler vapur.
Şu çığlık çığlığa ağıt yakanlar martılardır.
Hem vapurun dumanı hem vapurun düdüğü de bedavadır.
Bak Cevahir şu uzakta görünen de köprüdür.

İbrahim Sadri

Sonuç

Araba şiirleri, otomobillerin yarattığı heyecanı, özgürlüğü ve romantizmi ifade etmek için kullanılan güçlü bir edebi türdür. Hız, özgürlük ve romantizm temalarıyla dolu olan bu şiirler, okuyucuları bir yolculuğa çıkarırken, arabaların insan yaşamına olan etkisini derinlemesine inceler.

Sık Sorulan Sorular (SSS)

1. Araba şiirleri hangi dönemde ortaya çıktı? Araba şiirleri, 19. yüzyılda otomobillerin yaygınlaşmasıyla ortaya çıktı.

2. Araba şiirlerinin en belirgin teması nedir? Araba şiirlerinin en belirgin teması hızdır. Hız, özgürlüğün sembolü olarak sıkça kullanılır.

3. Araba şiirlerinde romantizm nasıl ifade edilir? Araba şiirlerinde romantizm, yolculukları rüya gibi tasvir ederek ve romantik temaları işleyerek ifade edilir.

4. Araba şiirlerinin toplumsal etkileri nelerdir? Araba şiirleri, otomobil kültürünün bir parçası haline gelir ve çevresel etkileri üzerine düşündürerek toplumsal etkiler yaratır.

5. Araba şiirleri neden önemlidir? Araba şiirleri, otomobillerin insan yaşamına ve kültürüne olan etkisini anlatarak, bu taşıtların sembolizmini ve önemini vurgular.

Check Also

21 21 Saat Anlamı Nedir ? 21 21 Saat Anlamı Nasıl Yorumlanır ?

21:21 saatinin anlamı nedir ve bu saati nasıl yorumlayabilirsiniz? 21:21 saatinin gizemli ve manevi mesajlarını keşfedin.

Bir yanıt yazın