İzmir, Türkiye’nin Ege bölgesinde yer alan tarihi ve kültürel açıdan zengin bir şehirdir. Yüzyıllar boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış olan İzmir, mistik atmosferi, muhteşem güzellikleri ve eşsiz lezzetleriyle adeta bir şiir gibi anlatılmayı bekler. İşte bu sebeple, İzmir’e duyulan sevgi ve hayranlık birçok şairin kaleminde şairane ifadelere dönüşmüştür. İşte size İzmir şiirleri ve bu şiirlerin büyülü dünyasına bir yolculuk.
İzmir Şehrine Bir Yolculuk
İzmir’in Tarihi ve Kültürel Önemi
İzmir, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan bir şehirdir. Antik dönemde Smyrna olarak bilinen İzmir, Anadolu’nun Batı kıyısında yer almasıyla stratejik bir öneme sahipti. Persler, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu gibi pek çok büyük medeniyet İzmir’i ele geçirmek için mücadele etti. Bu tarihi geçmiş, İzmir’in zengin kültürel mirasını da şekillendirdi.
İzmir’in Coğrafi Güzellikleri
İzmir, Ege Denizi kıyısında yer almasıyla doğal güzellikleriyle büyüleyici bir şehirdir. Masmavi denizi, güneşin sıcak dokunuşu ve kumsallarıyla İzmir, tatilcilerin ve doğa severlerin uğrak noktası haline gelmiştir. Özellikle Çeşme, Alaçatı, Urla gibi sahil bölgeleri, kendine has atmosferleri ve doğal güzellikleriyle İzmir’i anlatan şiirlerde sıkça yer alır.
İzmir’in Eşsiz Lezzetleri
İzmir, Türk mutfağının önemli bir merkezidir ve birçok lezzetli yemeğiyle ünlüdür. Özellikle zeytinyağlı mezeleri, deniz ürünleri, kumru sandviçi ve boyoz gibi özel tatlarıyla İzmir mutfağı, şiirlerde de sıkça anılır. Bu lezzetler, şairlerin kaleminde açlık uyandıran ve İzmir’in damak tadını yansıtan satırlara dönüşür.
İzmir Şiirlerinin İçerdiği Temalar
İzmir şiirleri, genellikle İzmir sevgisi, vatan aşkı, deniz, güneş, kumsal gibi temalar etrafında şekillenir. Bu şiirlerde İzmir’in eşsiz atmosferi, tarihi dokusu ve güzellikleri betimlenerek okuyucuya duygu dolu bir yolculuk yaşatılır.
İzmir Sevgisi ve Vatan Aşkı
İzmir, şairler için sadece bir şehir değildir; aynı zamanda bir sevdadır ve vatan aşkını simgeler. Şairler, İzmir’in sokaklarında dolaşırken, tarihi dokusunu hissederken ve insanlarıyla etkileşimde bulunurken, kalpleriyle bu şehre bağlanır. İzmir’in özgürlük ruhu ve demokratik yapısı, şairlerin kaleminde vatan sevgisi ve milli birlik duygusuyla ifade bulur.
Deniz, Güneş ve Kumsal Metaforları
İzmir, Ege Denizi’nin kıyısında yer aldığı için deniz, güneş ve kumsal metaforları İzmir şiirlerinde sıkça kullanılır. Denizin sonsuzluğu, güneşin sıcaklığı ve kumsalın huzuru, şairlerin duygularını ifade etmek için kullandıkları güçlü sembollerdir. İzmir’in sahil şeridi boyunca uzanan plajlar ve güneşin batışı, romantik ve melankolik şiirlerin doğmasına ilham verir.
İzmir’in Tarihi Değerleri
İzmir, binlerce yıllık tarihiyle önemli bir kültürel mirasa sahiptir. Efes Antik Kenti, Agora, Kadifekale gibi tarihi mekanlar, şairlerin kaleminde canlanır. Bu şiirlerde İzmir’in tarihi değerleri ve geçmişten bugüne uzanan izleri anlatılır. Şairler, İzmir’in tarihinden ilham alarak, okuyucuyu geçmişe götürür ve şehrin kültürel zenginliğini vurgular.
İşte Size En Güzel İZMİR Şiirleri :
İTHAF
Küçüğüm, sen şimdi onsekizindesin
Güzelliğin gün günden dillere destan
Hatıramda herbiri seninle canlanan
İzmir’in günlerinde gecelerindesin
Sönmüş yanardağlar, kaleler eteğinde
Yüzyıllardır uyuyan şu bizim İzmir
O âşık kadınları, levent erkekleri nerde?
Sahiden yaşayıp göçtüler mi kimbilir?
Balkonlara, yalılara dalar düşünürüm
O günler uzaklaşan yelkenlerin peşi sıra
Akan bulutlar gibi geçmiş: ne iz, ne hâtıra!
Sır şimdi bunca güzel hayat, güzel ölüm!
Sır şimdi gözyaşları, saadet dilekleri
Bize gelen yüzyılların hikâyesi sır
Eski İzmir diye ne varsa şunun bunun bildiği
Yaşlıların kırık dökük anlattığıdır
Aşkı şehirler yaratır, şehirler yaşatır
Ben gönlümce yaşadım, gönlümce sevdim
Bilirim saadetim, yalnızlığım bundandır
Seni bulduğum, kaybettiğim günden bilirim.
Aşklarının tarihi bir şehrin tarihidir diyorum
Gün gelir aşklariyle anılır şehirler anılırsa
Niyetim sevdalı sözler etmek de olmasa
İzmir için ne yazarsam sana adıyorum!
NECATI CUMALI
İthaf
Küçüğüm, sen şimdi on sekizindesin
Güzelliğin gün günden dillere destan
Hatıramda her biri seninle canlanan
İzmir’in günlerinde gecelerindesin
Sönmüş yanardağlar, kaleler eteğinde
Yüzyıllardır uyuyan şu bizim İzmir
O âşık kadınları, levent erkekleri nerde?
Sahiden yaşayıp göçtüler mi kim bilir?
Balkonlara, yalılara dalar düşünürüm
O günler uzaklaşan yelkenlerin peşi sıra
Akan bulutlar gibi geçmiş: ne iz, ne hâtıra!
Sır şimdi bunca güzel hayat, güzel ölüm!
Sır şimdi gözyaşları, saadet dilekleri
Bize gelen yüzyılların hikâyesi sır
Eski İzmir diye ne varsa şunun bunun bildiği
Yaşlıların kırık dökük anlattığıdır
Aşkı şehirler yaratır, şehirler yaşatır
Ben gönlümce yaşadım, gönlümce sevdim
Bilirim saadetim, yalnızlığım bundandır
Seni bulduğum, kaybettiğim günden bilirim.
Aşklarının tarihi bir şehrin tarihidir diyorum
Gün gelir aşklarıyla anılır şehirler anılırsa
Niyetim sevdalı sözler etmek de olmasa
İzmir için ne yazarsam sana adıyorum!
Necati CUMALI
İzmir’e Tahassür
Anne, deniz nerde, yalımız nerde?
Hani gideceğimiz İzmir’e der de
Beni uyuturdun dizinde anne!
Geçende ablam da öyle diyordu
Bu bahar İzmir’e girmezse ordu
Kanmam sözünüze sizin de anne!
Yeşil bir bahara büründü dağlar
Bülbüllü bahçeler, üzümlü bağlar
Kimlerin işine yarıyor anne!
O bağlar nerede, bahçeler nerde?
Her akşam güneşin battığı yerde
Gözlerim İzmir’i arıyor anne!
Şimdi bir kuş olsam, kanadım olsa
İzmir’e giden yol eğer bu yolsa
Bir başıma bile giderim anne!
Bir çetin bilmece sorsam Paşa’dan
Söylemem memleket bağışlamadan
Mutlaka İzmir’i isterim anne!
941’de İzmir
941’de İzmir, bela çiçeği
Sahil boyu karanlık
Sevdalı bulutların hali
Yağmur da ne kadar tembel yağıyor
Kendimizi akan suya bıraktık
Serseriler misali
941’de İzmir
İzmir şehrinin ışıkları yanıyor
Çıktı şair namzedi Attila İlhan
Çıktı yelken gibi sokaktan
Banyolara doğru şöyle uzanıyor
Bir cebinde kiralık ihtiyar bir kitap
Bir cebinde kehribar kuru üzüm ve incir
Sahilde iki ahbap
Kardeşim İhsan Ahmed
İzmir şehri yağmurlu bir şehirdir
Yağmur çilerken çocuk gibi içlenir
Yum gözlerini hele bir tahayyül et
Hani – derd-üt gam içre perişan – yıldızlar gökte
Hani her akşam Bostanlı’dan öte
Kardeşim cemşid hun
Hoş geldin hayırlı akşamlar
Gözlerinden mi yaktın söyle cigaranı
Tütün değil ya dünyalar dağıtamaz efkârını
Hem sabahtan çarşıda yoktun
Ekmek alabildin mi fırından
Yine galiba kıyamet kopmuş
Yine pir aşkına kırılmış camlar
941’de İzmir
Her şey nasıl geçmiş nasıl kaybolmuş
Rüyada gibi hiç farkına varmadan
Şimdi ben burdayım sen İzmir’de o Bağdat’ta
Ve daha başımızdan neler geçer kim bilir
Kim bilir kardeşim hayatta
Attila İlhan
Kemalettin Kamu
Gaziler Caddesi
Basmane’de Gaziler Caddesi’ne
Küçük bir yağmur götürdüm
Siz böyle akşamüstü görmediniz
Gizlice bir şarap tuttum
Yine o şehir korkusu
Ola ki simsiyah sarhoşum
İçimde elektrik uğultusu
Bir kötümserlik sebepsiz
Şurda yeşil gözlü bir çocuk
Naylon geçirmiş şapkasına
Ferid’e benzettim azıcık
Kim bilir belki de başkasına
Yetişkin eli yüzü tertemiz
Basmane’de Gaziler Caddesi’ne
Kırık çocukluğumu götürdüm
Siz böyle bir akşam üstü görmediniz
Camların rengini beğenmedim
Bütün mor bıyıklar yabancı
Şekersiz çaylar içindeyim
Gece makaslarında bekçi
Sabaha karşı hırsız
Bu afiş sinema tuzağı
Düşme o kızın arkasına
Yemyeşil kolu bacağı
Cigara yapışmış dudağına
Dördünce gecedir uykusuz
Basmane’de Gaziler Caddesi’ne
Ürkek bir çarşamba götürdüm
Siz böyle bir akşam üstü görmediniz
Attila İlhan
Yirmi Beşinci Saat
İzmir limanında suya çöktüğüm malum
Suya kırk beş kuruşluk bir akşam çöktüğü
Yirmi dört yıldızın battığı malum
Lacivert üstünde beyaz Joseph Konrad
Sipsicim dişlerimin ucundan çekilmiş
Dört yöne bıçak sırtı telgraf telleri
On sekiz nokta yirmi bir hat malum
Işıltılı bir sakal gibi çenemden sarkıyor
Blaise cendrars’ın kıvırcık şiirleri
İki arasında üçüncü gözüm
Akrepsiz yelkovanı delirmiş gömgök bir saat
İzmir limanında battığım suya çöktüğüm
Toprağın ve suyun koktuğu malum
Attila İlhan
İzmir’in Kavakları
İzmir’in içinde akçakavak
Günle yalazlanır yaprakları
Şimdi ne o çakıcı var artık
Ne çakıcının konakları
Ne yosun kokusu imbatla gelen
Ne evlerin önünde bahçeleri
Afrikamenekşeleri kaktüsler
Süsler balkonları pencereleri
Nahit Ulvi Akgün
İzmir Yollarında
Belki, şimdi sana son
Sözlerimi yazmadan
Gözlerim kapanacak…
Belki, var daha beş, on
Dakikalık bir zaman.
Düşündüm huzurunda
Ebedi bir akşamın…
Düşündüm ki babamın
Dizi dibinde geçen
Yirmi iki seneden
Elimizde kalan ne?
Sorarım sana anne:
Mademki gün gelecek,
Herkes aynı meleğin
Önünde eğilecek..
Niçin o güne değin
Çan sesleri duyayım?
Bugün de bir yarın da!
Bırakın, uyuyayım İzmir kapılarında..
Kemalettin Kamu
İzmir Aşkı
İzmir İzmir,
İzmir dediğin nedir ki?
Önden Kordon, yandan Kadife Kale,
Üstten Hilton, alttan Roma tüneli.
Çeyiz sandığım Kemeraltı,
Bayramda süslenir kızları
Saat kulesi randevu vaktidir,
Asansör kulesi şarkılarımın sultanı
Vuut vuut öter,
Demiş şairin biri
Körfezin kuğu vapurlarına,
Küpeştesinde düşler kurduğum.
Havasına, suyuna, aşığına
Kurban olduğum nişanlım kent.
Cümle alemin şenliğisin,
Fuar’ın, şanlı Dokuz Eylül’ün.
İzmir İzmir,
İzmir dediğin nedir ki?
Vurulmuşum hikayene.
Sokaklarında yorulmuşum, Türkülerin dillere yapışmış.
İzmir’in kavakları, dökülür yağmurları,
Bize de İzmirli derler,
Yaşarız ilk ve son aşkları.
Yaşar Aksoy
İzmir Gün Batımı
İzmir gün batımı, İzmir, çığlık.
Bu kent, başından beri fark etmediğimiz,
Gizemin doruğunda, bir büyülü sandık,
Kıpkırmızı güller açar bahçelerinde
İmbatın da yazılı, mis kokulu sevdalar.
Güzel İzmir’imin dağlarında hüzün var.
Bir öpüş gibidir bu kent uzanır gök yüzüne
Yaşlanmayan bir bahar süzülür yağmurunda.
Körfezinde sakinlik, sıcağında aşk parlar
İzmir’im güzel şehrim, seninle ömrüm artar.
Kimse bilmez, ne sırlar saklarsın güneşinde
Kalplere can verirsin sakin kıyılarında…
Sonsuzluğa giden yol, geçer umutlarından.
Yaşar, canlıdır, gece, gündüz bu şehir
Binlerce yıllık geçmişinden tarihin sesi gelir.
Nasıl Olduysa
Nasıl olduysa birden adımı unuttum
Adını unuttuğum o sıcak şehirde
Yıldız alacası yüzen bir zakkum
Yanımda o hayal kız ikide birde
Yolumu gözlerine bakıp bulduğum
Sahi ben ne hırçın bir çocuktum
Ele avuca sığmaz aklı fikri şiirde
Mısra mısra başımı belaya soktum
İzmir cezaevi dokuz yüz kırk bir’de
Kaşla göz arası liseden kovuldum
İnanmakta geç sevmekte çabuktum
Bazen yaşadıklarım aklıma gelir de
Kaç kere umutsuzluğun yolunu tuttum
İstenmeyen adam hemen her devirde
Hemen her devirde ateşten bir buluttum
Binlerce umuttan belki bir umuttum
Attila İlhan
Nasıl Bir Sevdaysa
Ay çok mu gecikti neredeyse çıkar
Sen yalnızlığıma varır varmaz
Az sonra yağmuru durduracaklar
Rüzgarı değiştirdim
Ustura ağzı poyraz
Yok canım yıldızları unutmadık
Mutlaka yerlerinde bulunacaklar
Kenarı yaldızlı mavi bir karanlık
Sütlü çıplaklığını örtecek kadar
Senin için olduğu asla bilinmeyecek
Yapraklarını birden dökecek dutlar
Şafak sökerken sekiz on kadar şimşek
Balkonda işlemeli müstesna bulutlar
Ayak bastığın an şehir de değişebilir
Yoksa Moskova mı
Belki Berlin belki Dakar
Belki 30’lardan mehtap yorgunu İzmir
Körfez’de şerefine donatılmış vapurlar
Nerede ne zaman kaç kere yasadık
Nasıl bir sevdaysa eskitememiş yıllar
Bitirdiğimiz her şeye yeniden başladık
Dudaklarımızda birbirimizden mısralar
Attila İlhan
Karabiber
İzmir´de bir ağaç gördüm
Adı karabiberdi karabiber
Yaprağının ucunu ısırdım
Tadı karabiberdi karabiber.
Bir yaşıma daha girdim
Biber dediğin tuzluğa yaraşır
Fidesi olur fidan olur
Bir çınar boyunda karabiber
İnsanın başı döner
Çiçek mi, meyve mı, tohum mu nedir
Nar tanesi gibi pırıl pırıl
Çingen pembesinden sıcak
Karabiber ağaçlar dolusu
Karabiber sebil
Karabiber salkım saçak
İzmir´de bir ağaç gördüm
Adı karabiberdi
Ya karabiber türküsü Allah’ım
Necati Cumalı söylerdi
Soba borusu gibi bir sesi vardı
Karabiberim, derdi karabiberim
Candarmalar geliyor kalk gidelim
İzmir´de bir ağaç gördüm
Adı karabiberdi
Benim, avuç içi kadar saksılarda
Asma kütükleri, yeşerten anam
Bu ağacı görse sevincinden ağlardı
İzmir´de bir ağaç gördüm
Adı karabiberdi
Dalını, meyvasını, gölgesini
Getirdi masamıza serdi
Yapraklarını görsen bayılırsın
Bir yazma oyası kadar ince
Söğüt dallarından narin
Saçlarının arasında dolaştığını duyarsın
İncecik biberli ellerin
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Canım İzmir
Göğsümde nefessin İzmir
Gözümde güneşsin İzmir
Aşkların en güzelini
Bulduğum yersin sen İzmir
Canım İzmir güzel İzmir
İnci mercanımsın İzmir
Canım İzmir güzel İzmir
Sevgim nefesimsin İzmir
İstiridye olmuş Ege
Seni saklar gündüz gece
İncisin sen parıldarsın
Sevgilinin ak göğsünde
Canım İzmir güzel İzmir
İnci mercanımsın İzmir
Canım İzmir güzel İzmir
Sevgim nefesimsin İzmir
Latif Öz
İzmir Gecelerinde
Seni düşünüyorum İzmir gecelerinde
Sönmüş ışıklar uyumuş insanlar
Bir ben uyanık birde sokak lambaları yanık
Seni düşünüyorum İzmir gecelerinde.
Seni arıyorum İzmir gecelerinde
Doyumsuz aşklara uzanmak için
Bir ben yalnız birde parlayan yıldız
Seni arıyorum İzmir gecelerinde.
Seni anıyorum İzmir gecelerinde
Sevdamı yüzüne haykırmak için
Bir ben vurgun birde güler solgun
Seni anıyorum İzmir gecelerinde.
Seni yaşıyorum İzmir gecelerinde
Ölümsüz aşklara kavuşmak için
Bir ben yanık birde geceler tanık
Seni yaşıyorum İzmir gecelerinde.
M.M.REVANLI
Ben Son Adresim İzmir Olmalı
Vasiyetse işte size vasiyet,
Benim son adresim İzmir olmalı
Bu şehirde ölmek bile haysiyet,
Benim son adresim İzmir olmalı
Doyamadım; Sahiline, koyuna,
Karşı yakasına, Kordon boyuna,
Son verirsem yaşam denen oyuna,
Benim son adresim İzmir olmalı
Gösterin geminin güvertesini,
Duymalıyım martıların sesini,
Kapatırsam ömrün penceresini,
Benim son adresim İzmir olmalı
Fatiha düşerse şu kısmetime,
Gelmezseniz küsmem ziyaretime,
Saygı duyarsanız vasiyetime,
Benim son adresim İzmir olmalı
Memduh Çökelek’in varsa kadiri,
Vasiyettir satırların her biri,
Bornova’ya yakın olsun kabiri,
Benim son adresim İzmir olmalı
Memduh Çökelek
İstanbul’da İzmirli
İstanbul’da ne arar İzmirli
Orası ne sana yarar sevgili
Nede bana yarar belli
Ordan bir an evvel gitmeli
İstanbul’da ne arar Egeli
Orası tuhaf sarar belini
Sonra çok ararsın İzmir ini
Ordan bir an önce dönmeli
İstanbul kime yaramış İzmirli
Orası sana yara açar izli
Dön yine ol İzmirli
Ben perişanım gittin gideli
Hakan Özüçelenk
İzmir Kızı
Elime alsaydım kemanı gitarı
Çalardım akşamları sana aşkımı
Vurdun gittin sen gönül kapımı
Sevgisiz kalasın İzmir kızı
Kimseye söyleme beni bilmesin
Akan gözyaşın hiç dinmesin
Benim gibi senin de yüzün gülmesin
Sayende mutsuzum şimdi İzmir kızı
Oysa çok sevmiştim deliler gibi
Rüyalarımda gördüm hep geceleri
Kalbimden vurup gitti zalimin biri
İçin için yanasın İzmir kızı
Hani mutlu bir yuvamız olsun istemiştik
Kararımız birdi bizim evlenecektik
Aşkımızı kalplerimize mühürleyecektik
Şimdi ellerle göresin İzmir kızı
İbrahim Sarıhan
İzmir’in Akşamları
Denizlerin rüzgârı denizlerin,
Gelir vurur kızların bacaklarına.
İzmir’in akşamları İzmir’in,
Herkes saadetini düşünür.
Öpülmez ki denizlerin rüzgârı,
Kolay kolay öpülmez ki.
Bir kaçar bir de durur
Kadınlar gibi.
Denizlerin rüzgârı denizlerin,
İnsan unutur yalnızlığını.
Gemiler yelken açar uzaklarda,
Kim sevmez bu saatlerde yolculuğu.
İzmir’in denizleri koskocaman
Çocuklar uzatır ayaklarını denize.
Midye keser ayaklarını kaçarlar
Sevine sevine.
İzmir’in akşamları İzmir’in,
Nasıl sevilmez böyle akşamlar.
Bir yanar bir söner Karşıyaka’nın ışıkları,
Gün olur insanı deli eder.
İzmir’in ışıkları İzmir’in,
Barların, vitrinlerin önünde
Gemiler gelir rüzgârla dolu,
Gemiler gider ışıklar içinde.
EDİP CANSEVER
Bela Çiçeği
Alsancak Garı’na devrildiler
Gece garın saati bela çiçeği
Hiçbir şeyin farkında değildiler
Kalleş bir titreme aldı erkeği
Elleri yırtılmıştı kelepçeliydiler
Çantasını karısı taşıyordu
Hiç kimse tanımıyordu kimdiler
Gece garın saati bela çiçeği
Üçüncü mevki bir vagona bindiler
Anlaşıldı erkeğin gideceği
Bir şeyden vazgeçmiş gibiydiler
Bir türlü karısına bakamıyordu
Ayaküstü birer Bafra içtiler
Gece garın saati bela çiçeği
Şimdiden bir yalnızlık içindeydiler
Karanlık gelmişi geleceği
Birdenbire sapsarı kesildiler
Vagonlar usul usul kımıldıyordu
Atilla ilhan