Ölüm Konulu Şiirler, Ölüm Şiirleri

Ölüm, insan hayatının kaçınılmaz bir gerçeğidir. Herkes hayatta ölümle karşılaşacak ve bu durum insanların düşünce dünyasını etkileyen bir konudur. Ölüm, insanların yaşamlarında önemli bir rol oynamaktadır ve bu nedenle edebiyatta da sıkça işlenen bir temadır. Bu makalede, “Ölüm Konulu Şiirler, Ölüm Şiirleri” konusunu ele alacağız.
Ölümün İnsanlar Üzerindeki Etkileri 
Ölüm, duygusal olarak insanlar üzerinde derin etkiler bırakır. Sevdiklerini kaybetmek, insanların içsel dünyasında büyük acı ve hüzün yaratabilir. Aynı zamanda ölüm, felsefi bir boyuta da sahiptir. İnsanlar, ölümün anlamını ve yaşamlarını nasıl etkilediğini düşünerek derin düşüncelere dalabilirler.
Ölüm Temalı Şiirlerin Özellikleri 
Ölüm temalı şiirler, sıklıkla metaforlar ve sembollerle doludur. Şairler, ölümü çeşitli semboller aracılığıyla anlatarak okuyucunun derin düşünmesini sağlarlar. Ayrıca, bu tür şiirlerde insanın ölüme bakışı da yansıtılır. Kimi şairler ölümü bir son olarak görürken, bazıları ise bir başlangıç olarak yorumlar.
Ölüm Temalı Şiir Örnekleri
Sanatkârın Ölümü
Gitti gelmez bahar yeli;
Şarkılar yarıda kaldı.
Bütün bahçeler kilitli;
Anahtar Tanrıda kaldı.
Geldi çattı en son ölmek.
Ne bir yemiş, ne bir çiçek;
Yanıyor güneşte petek;
Bütün bal arıda kaldı.
Cahit Sıtkı Tarancı

Ölümlü İnsanlar İçin
Hepiniz öleceksiniz!
Tanrı katına çıkacaksınız utanmadan!
Ruhlarınız koyup kaçacak sizi!
Topraklara gömüleceksiniz.
Kurtlar, böcekler, solucanlar
Sevinçle saldıracak üstünüze.
Elleriniz bomboş kalacak,
Kimse bakmayacak resminize.
Sevilmiş kadınların hayali
Dumanlar gibi dağılacak;
Faydaydı, şöhretti, merhametti
Semtinize uğramayacak.
Gözleriniz yok artık!
Dünyamızı göremeyeceksiniz!
Okşamak, gülmek, konuşmak
Yok olmuş bir selde yüzeceksiniz,
Yavaş yavaş çürüyeceksiniz.
Cahit Külebi

Korktuğum Şey
Gün çekildi pencerelerden;
Aynalar baştan başa tenha.
Ses gelmez oldu bahçelerden;
Gök kubbesi döndü siyaha.
Sular kesildi çeşmelerden;
Nerden dolacak bu taş nerden,
Nergislerin açtığı yerden
Ey kuş uçurtmayan ejderha?
Ne yardan geçilir, ne serden;
Korkuyorum bu gecelerden.
Bel bağladığım tepelerden
Gün doğmayabilir bir daha.
Cahit Sıtkı Tarancı

Fâni Dünya
İlk günden alıştığımız emektar aydınlık,
Anne yüzünde, dost yüzünde, evlat yüzünde;
Her sabah başlayan şeye doymadık,
Düşümüz gerçeğimiz ne varsa yeryüzünde.
Gökyüzü belledik şu ürperen maviliği,
Başımız darda kalınca el açtığımız yer;
Gökyüzüdür avutan akıllıyı deliyi,
Gökyüzünde bulutlar uçurtmalar ümitler.
Her mevsimiyle insanı ayrı ayrı saran,
Bunca güzelliği nasıl koyup gideceğiz;
Yaman çalacak o çalmayası saat yaman,
Geçmiş ola bir kez yumuldu mu gözlerimiz.
Cahit Sıtkı Tarancı

Gün Eksilmesin Penceremden
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
– Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
Cahit Sıtkı Tarancı

Ölü
Hangi mahallede imam yok,
Ben orada ölecegim.
Kimse görmesin ne kadar güzel,
Ayaklarim, saçlarim ve her seyim.
Ölüler namina, azade ve temiz,
Meçhul denizlerde balik;
Müslüman degil miyim, hasa,
Fakat istemiyorum, kalabalik.
Beyaz kefenler giydirmesinler,
Sizlamasin karanligim havada.
Omuzlardan omuzlara geçerken sallanmayayim,
Ki bütün azalarim hülyada.
Hiçbir dua yerine getiremez,
Benim kainatlardan uzakligimi.
Yikamasinlar vücudumu, yikamasinlar,
Çilginca seviyorum sicakligimi…
Fazıl Hüsnü Dağlarca

Ölümü Düşünmek
Mümkün mü ağlasın annem
Mezarımın başucunda
Ben sesimi çıkarmıyayım
Hayırsız bir evlat gibi
Bir bulut uçsun da
Ben başımı kaldırmıyayım
Yağmur dindikten sonra
Gezinmiyeyim caddelerde
Ah, mümkün mü bir güzel kadın
Geçsin de yanımdan
Ben seyretmiyeyim
İçimi çekerek
Muzaffer Tayyip Uslu

Ölüme Yakın
Akşamüstüne doğru, kış vakti;
Bir hasta odasının penceresinde;
Yalnız bende değil yalnızlık hali;
Deniz de karanlık, gökyüzü de;
Bir acayip, kuşların hali.
Bakma fakirmişim, kimsesizmişim;
-Akşamüstüne doğru, kış vakti-
Benim de sevdalar geçti başımdan.
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış;
Zamanla anlıyor insan dünyayı.
Ölürüz diye üzülüyoruz?
Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada
Kötülükten gayrı?
Ölünce kirlerimizden temizlenir,
Ölünce biz de iyi adam oluruz;
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
Hepsini unuturuz.
Orhan Veli Kanık

Giderayak
Handan, hamamdan geçtik,
Gün ışığında hissemize râzıydık;
Saadetinden geçtik,
Ümidine râzıydık;
Hiçbirini bulamadık;
Kendimize hüzünler icadettik,
Avunamadık
Yoksa biz…
Bu dünyadan değil miydik?
Orhan Veli Kanık

 
Otuz Beş Yaş
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünüyorsunuz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim:
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayâl meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hâtırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm târumar.
N’eylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.
Cahit Sıtkı Tarancı

Rindlerin Ölümü
Hâfız’ın kabri olan bahçede bir gül varmış;
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.
Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski Şirâz’i hayal ettiren ahengiyle.
Ölüm âsûde bahâr ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.
Yahya Kemal Beyatlı

Sonbahar
Fânî ömür biter, bir uzun sonbahar olur.
Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, târümar olur.
Mevsim boyunca kendini hissettirir vedâ;
Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.
Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir.
Günler hazinleşir, geceler uhrevîleşir;
Teşrinlerin bu hüznü geçer ta iliklere.
Anlar ki yolcu yol görünür serviliklere.
Dünyanın ufku gözlere gittikçe târ olur.
Her gün sürüklenip yaşamak rûha bâr olur.
İnsan duyar yerin dile gelmiş sükûtunu;
Bir başka mûsikîye geçiş farz eder bunu.
Teslîm olunca va’desi gelmiş zevaline,
Benzer cihâna gelmeden evvelki hâline.
Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya
Rûh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya:
Duymaz bu anda taş gibi kalbinde bir sızı;
Fark etmez anne toprak ölüm mâceramızı.
Yahya Kemal Beyatlı

Ölümden Sonra
Öldük, ölümden bir şeyler umarak.
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.
Nasıl hatırlamazsın o türküyü,
Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,
Alıştığımız bir şeydi yaşamak.
Şimdi o dünyadan hiç bir haber yok;
Yok bizi arayan, soran kimsemiz.
Öylesine karanlık ki gecemiz
Ha olmuş, ha olmamış penceremiz;
Akar suda aksimizden eser yok.
Cahit Sıtkı Tarancı

Sessiz Gemi
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilinmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Yahya Kemal Beyatlı

Düşünce
Ülfet belâlı şey, fakat uzlet sıkıntılı,
Bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı?
İnsanlar anlaşıldı. Cihânın da sırrı yok,
Kalsaydı terkeşimde bugün tek bir altın ok
En tatlı bir hayâl için atmazdım ufkuma.
Dalsın yakında gözlerim artık son uykuma!
“Yalnız duyan yaşar” sözü, derler ki, doğrudur
“Yalnız duyan çeker” derim, en doğru söz budur.
Gördüm ve anladım yaşamak mâcerâsını,
Bâkiyse rûh eğer dilemezdim bekasını.
Hulyâsı kalmayınca hayâtın ne zevki var?
Bitsin, hayırlısıyla, bu beyhûde sonbahar!
Ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi,
Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.
Yahya Kemal Beyatlı

I
Yalancı dünyaya konup göçenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Üzerinde türlü türlü otlar bitenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Kimisinin üstünde biter otlar
Kimisinin başında sıra serviler
Kimi mâsum kimi güzel yiğitler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Toprağa gark olmuş nazik tenleri
Söylemeden kalmış tatlı dilleri
Gelin duadan unutmadan bunları
Ne söylerler ne bir haber verirler
Yunus der ki gör takdirin işleri
Dökülmüştür kirpikleri kaşları
Başları ucunda hece taşları
Ne söylerler ne bir haber verirler.
Yunus Emre

II
Geldi geçti ömrüm benim şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle geldi bir göz açıp yummuş gibi
Bu dünyada bir tek şeye yanar içim, göynür özüm;
Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi.
İşbu söze Hak tanıkdur bu can gövdeye konukdur
Bir gün ola çıka gide kafesten kuş uçmuş gibi
Miskin adem oğlanını benzetmişler ekinciğe
Kimi biter kimi yiter yere tohum saçmış gibi
Bir hastaya vardın ise bir içim su verdin ise
Yarın orda karşı gele Hak şarabın içmiş gibi
Bir miskini gördün ise bir eskice verdin ise
Yarın orda sana gele Hak şarabın içmiş gibi
Yunus Emre bu dünyada iki kişi kalır derler
Meğer Hızır İIyas ola âb-ı hayat içmiş gibi
Yunus Emre

Ölüm
Ölüm…
Bir sessizlik
Ölüm…
Şekilden öteye hiç bir şey
Şekil…
Usta bir heykeltraşın
Hünerli ellerinden çıkmış
Muazzam bir eser
Eser ki bir anlatım
Eser ki bir kompozisyon
Eser ki bir anı bir mazi
Bir ifade, görüntü
Oysa ölüm…
Ölüm umutların yok oluşu
Ölüm sessizlik
Ölüm ifadesizlik
Yaşarken konuşan, düşünen
Yaşarken yürüyen, koşan
Soran, cevap veren
Bazen üzülen, bazen sevinen
Bazen gülen, bazen ağlayan
Oysa ölüm…
Ölüm cevapsızlık
Ölüm sonsuza dek yok oluş
Tamer Duran

 
Şaşırdım Kaldım
Şaşırdım kaldım nasıl atsam adım;
Gün kasvet gece kasvet.
Bulutlar, sisler içinde bunaldım;
Gök mavisine hasret.
Olmuyor seni düşünmemek Tanrım,
Ummamak senden medet.
Suyun dibine vardı ayaklarım;
Suyun dibinde zulmet.
Kalmadı ümidin soluk ve cılız
Işığında bereket.
Ve ölüm, kapımda kişner, sabırsız
Bir at oldu nihayet.
Cahit Sıtkı Tarancı

Her Şey Uzaktadır
Uzaktadır her şey; gökyüzü, deniz,
Her an peşimizden koşan gölgemiz,
Özlenen limanlar, yanan yıldızlar.
Uzaktadır her şey; anneler, kızlar…
Uzaktadır her şey, hep… yalnız ölüm,
Her yerde, her an yakınımız, ölüm.
Ahmet Muhip Dıranas

Ölüm I
Sözünde durmadı mavi gökler;
Gün kararıyor gitgide ölüm.
Akşam yeli nedameti söyler;
Nedamet yer etti bende ölüm.
Ne yapsam, gün doğmuyor gönlümce;
Sudur akar kendi bildiğince,
Hangi pencereye koşsam gece;
Gitmiyor bu can bu tende ölüm.
Ne vefasız geçmişten hayır var,
Ne gelecekler imdada koşar,
Çoktandır tekneyi aldı sular;
Çoktandır ümitler sende ölüm.
Cahit Sıtkı Tarancı
Tarihsel ve Kültürel Bağlam 
Türk edebiyatında ölüm temalı şiirler uzun bir geçmişe sahiptir. Özellikle Divan edebiyatında bu tür şiirler sıkça yazılmıştır. Ayrıca, dünya edebiyatında da ölüm temalı pek çok ünlü şiir bulunmaktadır. Bu şiirler, farklı kültürel bağlamlarda ölümün insanlar üzerindeki etkilerini yansıtır.
Ölüm Şiirlerinin Derinliği
Ölüm temalı şiirler, okuyucu üzerinde derin duygusal etkiler bırakabilir. Şairler, ölümü ele alırken kendi duygusal deneyimlerini ifade ederler ve bu da okuyucunun kendini bu duygularla özdeşleştirmesine neden olabilir. Aynı zamanda, bu tür şiirler yazarın duygusal ifadesini yansıttığı için kişisel ve derindir.
Sonuç 
Ölüm, insan yaşamının ayrılmaz bir parçasıdır ve edebiyatta da sıklıkla işlenen bir tema olarak karşımıza çıkar. Ölüm konulu şiirler, duygusal derinlikleri ve sembollerle dolu anlatılarıyla okuyucuları etkileyebilir. Bu tür şiirler, insanların ölümle nasıl başa çıktığını ve bu evrensel gerçekle nasıl başa çıktıklarını anlamak için bir pencere sunar.

Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

Ölüm temalı şiirler neden bu kadar popülerdir?
Ölüm, insan yaşamının doğal bir parçasıdır ve insanların duygusal dünyasını etkileyen derin bir konudur. Bu nedenle, ölüm temalı şiirler insanların duygusal deneyimlerini ifade etmelerine ve paylaşmalarına yardımcı olur.
Türk edebiyatında en ünlü ölüm temalı şair kimdir?
Türk edebiyatında ölüm temalı şiirleriyle ünlü pek çok şair vardır, ancak en ünlülerinden biri Yahya Kemal Beyatlı’dır. Onun şiirlerinde ölüm teması sıklıkla işlenmiştir.
Ölüm temalı şiirlerin sembollerini anlamak için nasıl bir yaklaşım gerekir?
Ölüm temalı şiirlerdeki semboller, genellikle ölümün anlamını derinlemesine düşünmek ve şairin bakış açısını anlamak için çözülmelidir. Metaforları ve sembolleri açıklamak için şiirin bağlamına dikkat etmek önemlidir.
Dünya edebiyatında en bilinen ölüm temalı şiir hangisidir?
Dünya edebiyatında en bilinen ölüm temalı şiirlerden biri William Shakespeare’in “Hamlet” adlı eserinde yer alan “Yorick’in Kafatası” monoloğudur.
Ölüm temalı şiirler insanlara nasıl ilham verir?
Ölüm temalı şiirler, insanlara yaşamlarının anlamını ve ölümün kaçınılmazlığını düşünmeleri için ilham verebilir. Bu tür şiirler, yaşamın değerini daha iyi anlamalarına yardımcı olabilir.

Bu makale, ölümün edebiyatta nasıl işlendiğini ve ölüm temalı şiirlerin insanlar üzerindeki etkilerini anlamak için bir kaynak olarak kullanılabilir.

Check Also

21 21 Saat Anlamı Nedir ? 21 21 Saat Anlamı Nasıl Yorumlanır ?

21:21 saatinin anlamı nedir ve bu saati nasıl yorumlayabilirsiniz? 21:21 saatinin gizemli ve manevi mesajlarını keşfedin.

Bir yanıt yazın